Türkiye’de İlk Bilgisayardan Tıp Bilişimine: 60 Yıllık Serüven

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi ve Bilgisayar Bilimleri Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (BUYAMER) katkılarıyla düzenlenen “Türkiye’de İlk Bilgisayardan Tıp Bilişimine: 60 Yıllık Serüven” başlıklı çalıştay, 30 Eylül’de İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası Doktora Salonu’nda ve çevrimiçi olarak yapıldı. TC Aile ve Sosyal Politikalar Eski Bakanı ve Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Üyesi Dr. Sema Ramazanoğlu’nun da katıldığı çalıştayda, tıp ve bilişim alanlarında bildirilerin sunulduğu önemli oturumlar gerçekleştirildi.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan çalıştayın açılış konuşmalarından ilkini İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Bozbuğa yaptı. Çalıştayın gerçekleşmesinde emeği geçenlere teşekkürlerini sunan Prof. Dr. Bozbuğa, Türkiye’ye ilk sistem bilgisayarının giriş tarihi olan 30 Eylül 1960’ın yıl dönümünde böyle bir toplantı planlayarak, 60 yıllık serüvende Türkiye’de bilişimin geldiği noktayı kısa bir bakış açısıyla gözden geçirmeyi amaçladıklarını belirtti. Çalıştayın pandemi dönemi ile çakıştığı için daha da anlamlı hale geldiğini aktaran Prof. Dr. Bozbuğa, “Çalıştayımızda tıp bilişiminin 60 yılda aldığı yolu gözler önüne sermek üzere tıpta dijitalleşme, veri biliminin geldiği nokta, veri etiği, veri hukuku ve veri güvenliği gibi birçok konuyu ele alacağız” dedi.


Prof. Dr. Bozbuğa’nın ardından İstanbul Üniversitesi Enformatik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sevinç Gülseçen açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Böyle bir toplantının yapılıyor olmasından dolayı büyük bir heyecan duyduğunu kaydeden Prof. Dr. Gülseçen, çalıştayın çevrimiçi olarak da sürdürüldüğünü aktararak, “Şu anda görmüyoruz ama biliyorum ki Türkiye’nin dört bir yanından izleyicilerimiz ve dinleyicilerimiz bizi izliyor ve dinliyor. Bu bana büyük heyecan veriyor. Başarılı bir çalıştay gerçekleştirmemizi diliyorum” şeklinde konuştu. 


“Üniversite İklimi, Multidisipliner Çalışma Geleneğinin Sürdürülmesinin Simgesidir”

Prof. Dr. Gülseçen’in ifadelerini tamamlamasından sonra İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak söz aldı. Multidisipliner çalışma geleneğinin sürdürülmesinin simgesinin üniversite iklimi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ak, “Üniversiteler bilişim alanında değişimin itici güçlerinin tıp alanına uyarlanması yoluyla sağlık hizmetlerinde sürdürülebilir başarının sağlanması açısından önem arz etmektedir” dedi. 

Sağlıkta büyük veri, bulut bilişimi, nesnelerin interneti, biyosensörler, giyilebilir teknolojiler ve yapay zekânın dijital dönüşüm süreçlerinin hızlanmasını sağladığını vurgulayan Prof. Dr. Ak, bunların aynı zamanda kaynak ve zaman yönetiminin etkili bir biçimde yapılmasına fırsat tanıdığını dile getirdi. 

Hastane Odaklı Sağlık Hizmetinden Hasta Odaklı Sağlık Hizmetine

Tüm tıbbi nesnelerden akan verilerin büyük veriyi oluşturduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ak şu ifadeleri kullandı: “Büyük verinin analiz edilmesi; yapay zekâ ve makine öğrenmesiyle, sağlık alanında kullanılabilecek yapılandırılmış bilgiye erişimi sağlamakta ve bilgi yönetimiyle hastalık haritalarının oluşturulabilmesine, ulusal sağlık profilinin çıkartılmasına ve sağlık politikalarının belirlenmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bir yandan her türlü tıbbi ürünün bilgi yönetim sistemine ağlar ve algılayıcılar aracılığıyla veri gönderebildiği, hastaların ve sağlık personellerinin yetkileri ve onayları dâhilinde bu sistemdeki bilgiye sağlık kurumundan veya uzaktan erişebildiği entegre sağlık hizmeti sunan dijital hastane modeli gelişirken, diğer yandan da uzaktan takip sistemleri sayesinde sağlık hizmetleri, hastane odaklı olmaktan çıkarak, hasta odaklı sağlık hizmetlerine dönüşmektedir.”

Sağlık bilişimi olanaklarının tıbbi ve kurumsal yönetim süreçlerine uyarlanmasının büyük önem arz ettiğini kaydeden Prof. Dr. Ak, “Böylelikle sağlık sisteminde kendi kendini yönetebilen, denetleyen ve optimize eden otonom sistemler en yoğun kaynak kullanımının gerçekleştiği sağlık kurumlarında maliyet artışını engellemede çözüm oluşturabilecek, verimlilik ve kalite artışı yönünden katkı sağlayacaktır” şeklinde konuştu. 

“Türkiye’de İlk Bilgisayar ve Kazanımlar: Tıp Bilişimi ve Tele-Tıp” Paneli

Prof. Dr. Ak’ın açılış konuşmasının ardından moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Oral Öncül’ün üstlendiği “Türkiye’de İlk Bilgisayar ve Kazanımlar: Tıp Bilişimi ve Tele-Tıp” başlıklı panele geçildi.

Panelin açılışında konuşan Prof. Dr. Öncül, tıp bilişiminin sağlık alanında yol gösterecek ve önemli kazanımlar sağlayacak bir konu olduğunu vurguladı ve katılımcılara teşekkürlerini ileterek sözü T. C. Aile ve Sosyal Politikalar Eski Bakanı ve Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Üyesi Dr. Sema Ramazanoğlu’na bıraktı. 

“Sağlık Bilişimi Kendini Büyüten ve Besleyen Bir Duruma Geldi”

Türkiye’de ilk bilgisayardan tıp bilimine kadar geçen sürenin yaklaşık 60 yıllık bir zaman dilimini kapsadığını belirten Dr. Ramazanoğlu, sağlık bilişiminin 1950’ler ve 1960’larda yeni bir çalışma alanı olarak ortaya çıktığını söyleyerek, “Son gelinen noktada sağlık bilişimi, pek çok açıdan sağlığın önemli bir bileşeni olarak yerleşti. Sağlık bilişiminin gelişmesiyle tanı ve tedavi modelleri gelişmeye başladı. Hastalıkların mekanizmaları daha detaylı anlaşılmaya başlandı. Sağlık bakım hizmetlerinde daha detaylı veriler kullanılır hale geldi. Böylece sağlık alanında koordine edilmesi gereken çok büyük veriler oluştu; sağlık bilişimi giderek kendini büyüten ve besleyen bir duruma geldi” dedi.
Sağlık bilişimi alanında yapılan her yeniliğin, bu alandaki yolu daha hızlı bir şekilde açar hale getirdiğini vurgulayan Dr. Ramazanoğlu, artan konforun hekim ve hasta davranışlarını da giderek değiştirdiğini ifade ederek, “Hastalığa daha hızlı ve daha doğru tanı konması istemi, daha çabuk tedavi olma, daha uzun ve sağlıklı yaşama isteklerini arttırmıştır” diye konuştu. 


“Hasta Yükü ve Sayısının Artması, Daha Çok Bilgi ve Daha Fazla Yönetebilme İhtiyacı Doğurmuştur”

Hekimlerin daha çok bilgi edinme, hasta bilgilerini daha yapısal şekilde depolama, kullanma, ortak yorumlama ve geri çağırma talebinin hekimlik konforunu arttırdığını vurgulayan Dr. Ramazanoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Teknolojinin daha çok yatırım isteme ve yapılan yatırımlarla hastaların ve hekimlerin bu isteklerini karşılama potansiyeli teknolojinin de motivasyonunu arttırmıştır. Teknoloji özellikle radyoloji, cerrahi ve laboratuvar alanlarında ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans, radyasyon ve ışınlama teknolojileri, nükleer tıp tanı ve tedavi yöntemlerini insanlığın hizmetine sunmuştur. Bu alanda yapılan yenilikler sağlık bilişiminin biyoinformatik kolu olarak ilerlemiş ve tıp tarihini değiştiren yenilikler olarak akıllarda yer etmiştir. Son zamanlarda hasta yükü ve sayısının artması ile daha çok bilgi ve daha fazla yönetebilme ihtiyacı doğurmuştur. Bu sebeple de kamu sağlık bilişimi alanı giderek önem kazanmaktadır. Büyük ölçekli veri sağlama, depolama ve bunların yönetimiyle ulusal sağlık bilişimi sistemleri, network’ler, finans ve sağlık sigorta hizmetleri sağlık araştırmaları gibi sağlık bilişiminin başka kolları da hızla gelişim göstermektedir.”

İfadelerine sağlık bilişimi ve sağlık eğitimi konusunu ele alarak devam eden Dr. Ramazanoğlu, bu iki alanın birbirinden ayrı düşünülemeyeceğine dikkat çekerek, günümüzde arttırılmış gerçeklikle sunulan 3 ve 4 boyutlu uygulamalarla tıp eğitiminin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi. 

Geleceğin Yapay Zekâsı Nasıl Olacak?

İçinde bulunduğumuz dönemde yapay zekânın emekleme sahfasında olduğunu kaydeden Dr. Ramazanoğlu, geleceğin yapay zekâsı hakkında şu değerlendirmelerde bulunarak sözlerini tamamladı: “Geleceğin yapay zekâsı kendi işini yapabilecek. Başkalarının isteğini önceden sezebilecek ve o isteğe uyabilecek. Zihinleri okuyabilecek. Gelecekte bizi yönetim, hukuk, sanat ve tabii ki tıp alanlarında büyük yenilikler bekliyor. Geleceğe dair hikâyeler anlatabiliyoruz ama geleceği henüz tahmin edemiyoruz. Önümüzdeki yıl neleri konuşacağız, bizi birçok sürpriz bekliyor olabilir.”

“Günümüzdeki Bilgisayarların İlk Örnekleri 1960’lı Yıllarda Görüldü”

Dr. Ramazanoğlu’ndan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Eşref Adalı konuşmasını gerçekleştirdi. Bilgisayarın İkinci Dünya Savaşı sırasında askeri ihtiyaçlardan doğan güçlü bir hesap makinesi yapma fikriyle başladığını belirten Prof. Dr. Adalı, bugün kullanılan bilgisayarların ilk örneklerinin ise yaklaşık olarak 1960’lı yıllarda görüldüğünü söyledi. Bu bilgisayarların birkaç odaya sığabilecek büyüklükte olduğunu ve o günün koşullarında satılmayıp kiralanan cihazlar olduğunu aktaran Prof. Dr. Adalı, “1970’li yıllarla birlikte satılabilir, ofislerde yer alabilir bilgisayarlar yapılmaya başlandı. Çığır açan bu bilgisayarlar birtakım firmalarda ve hastanelerde kullanılmaya başlandı” dedi. 1976’da bilgisayar boyutlarının fiziksel olarak küçüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Adalı, bilgisayarlarda bellek kapasiteleri büyüdükçe çok sayıda insana ait çok değişik verilerin depolanabildiğini vurguladı.

İfadelerine bilgisayarların gelişimi ve tıp alanı hakkında konuşarak devam eden Prof. Dr. Adalı şunları kaydetti: “Bilgisayarların gelişimi tıpta büyük olanaklar sağladı. Çok sayıda doktorun tanısı birleşti. Makine öğrenmesi ve yapay zekâ gibi gelişmeler yaşandı. Daha da gelişecek ama bir bilgisayarın hiçbir zaman bir doktorun, bir uzmanın yerini alacağını düşünmeyelim. Uzmanın bilgilerini bilgisayara öğretmek gerekiyor ve bu öğretildiği kadarıyla başarı sağlanabiliyor.”


“Hasta Odaklı Tıbba Doğru İlerlememiz Gerekiyor”

Prof. Dr. Adalı’nın konuşmasından sonra Türkiye Bilişim Derneği Merkez İcra Kurulu Başkanı Dr. Aydın Kolat söz aldı. Konuşmasına bilgisayarın tarihi ile ilgili bilgi vererek başlayan Dr. Kolat, sağlık alanında bilişim konusunu ele aldı. Sağlık bilimleri denildiğinde hastane yönetim sisteminden çok daha fazlasının düşünülmesi gerektiğini kaydeden Dr. Kolat, teknolojinin gelişmesiyle birlikte yapay zekâ, giyilebilir teknolojiler, bulut veri gibi teknolojilerin arttığını ve bunun sonucu olarak işlenemeyecek kadar verinin ortaya çıktığını belirtti. Bu verilerin işlenmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Kolat, verilerin özellikle de sağlık sektöründe işlenmesi gerektiğini aktararak şöyle devam etti: “Sağlık alanında insan vücudunun kişiye özel olduğunu söylemeliyiz. Herkes aynı tedaviye aynı şekilde cevap veremeyebilir. Dolayısıyla elimizde bu kadar veri varken artık hasta odaklı, kişiselleştirilmiş tıbba doğru ilerlememiz gerekiyor. Anonim bilgilerin kişiselleştirilmiş bilgilere dönüştürülmesi lazım. Bu kadar veri varken koruyucu sağlığa gidilmesi önemli. Bu alanda mobil sağlık hizmetleri, tele-tıp devrede; sağlık turizmi bile devrede. Bu kadar veri ortada dolanıyorken sağlık ve siber güvenlik konusuna da dikkat etmemiz gerekiyor. Kişisel bilgiler için çok ciddi önlemler alınmalı.”

“Tıp Bilişiminin Somut Neticesi, Sağlıkta Dijital Dönüşümle Gerçekleşmiştir”

Dr. Kolat’ın ifadelerinin ardından söz alan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Bozbuğa, 21. yüzyıl ile özdeşleştirilen endüstri 4.0’ın bilgi ve bilişim-iletişim teknolojilerinin sonuçlarını sağlık ve tıp alanında her türlü sürece eklemlendirmesiyle bütüncül bir etkinlik alanının ortaya çıktığını vurguladı. “Tıp bilişiminin sağlık kuruluşlarıyla sınırlı olmayan bilimsel, teknik, kültürel ve sosyal grupları olan ve her geçen gün boyutları genişleyen etkin koordinasyon gerektiren bir alan olduğunu ve sağlığı derinden etkilediğini hepimiz kabul ediyoruz” şeklinde konuşan Prof. Dr. Bozbuğa, temel amacın daha iyi olanaklarla sağlık hizmeti sunumu ve ayrıca tıbbi hata ve kayıpları en aza indirgemek olduğunu dile getirdi. Bunun yanı sıra sağlık veri setlerinin depolanması ve yönetim ve analiz yazılımlarının kullanımlarıyla yeni tanı ve tedavi protokolleri uygulamalarının da tıp bilişiminin kazanımları arasında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Bozbuğa, “Tıp bilişiminin somut neticesi sağlıkta dijital dönüşümle gerçekleşmiştir. Gerçek yaşam verisinden büyük sağlık verisine, makine öğrenmesinden yapay zekâ platformlarına kadar ilerlerken bu arada felsefik temellendirmeye de ihtiyaç duyulduğu açıktır. Tıp bilişiminin temel dinamikleri arasında bilimsel, teknolojik gelişimlerin yanı sıra demografik, ekonomik ve sosyokültürel etkenler de önemli rol oynamaktadır” dedi. 

“Merkezi Bir Bilgi İşlem Gücü Yerine, İş Birlikli ve Akıllı Bir Bilgi İşlem Gücü”

Panelin son konuşmasını İstanbul Üniversitesi Enformatik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sevinç Gülseçen yaptı. Türkiye’nin 60 yıllık bilişim serüveninde bilgi işlem merkezlerinin çok büyük bir rolünün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gülseçen, bilgi işlem merkezlerinin özellikle üniversitelerde ve devlet kurumlarında veri ve bilgi sirkülasyonunun en yoğun gerçekleştiği ortamlar olarak önemini ve bugün bilişim ve enformatik alanlarında gelinen noktadaki uygulamaların itici gücü olduğunu sözlerine ekledi. COVID-19 pandemisinin toplum sağlığını yönetmek için kişilerin sağlık bilgilerinin doğru olarak bilinmesinin ne kadar önemli olduğunu ve bir salgın anında erken önlem alınmasına ve tedavinin gerçekleştirilmesine ne kadar katkı sağlayacağını ortaya koyduğunu aktaran Prof. Dr. Gülseçen şunları kaydetti: “60 yıllık serüvenden sonra şimdi gelinen noktada merkezi bir bilgi işlem gücünden yararlanmak oldukça hızlandı. Kişiselleştirilmiş eğitim, kişiselleştirilmiş tıp uygulamaları son derece önem kazandı. Merkezi bir bilgi işlem gücü yerine artık iş birlikli, akıllı bir bilgi işlem gücü söz konusu. Bu bilgi işlem gücüne dayanan ve endüstri 5.0 olarak isimlendirilen dönüşümün kaçınılmaz olarak hemen her ülkede yaşanacağını söyleyebiliriz.”

Tıp Bilişiminin Derinlemesine İrdelendiği Oturumlar

“Türkiye’de İlk Bilgisayar ve Kazanımlar: Tıp Bilişimi ve Tele-Tıp” başlıklı panelin ardından, moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Güloğlu’nun üstlendiği “Tıpta Dijitalleşme I” başlıklı oturum ile moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Şahin’in üstlendiği “Veri Yönetimi-Sistem Geliştirme” başlıklı oturumlar eş zamanlı olarak gerçekleştirildi. 

Moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Topsakal’ın gerçekleştirdiği “Tıpta Dijitalleşme II” başlıklı oturum ve moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Alkan’ın gerçekleştirdiği “Tıp Bilişiminde Etik, Hukuksal Boyut ve Veri Güvenliği” başlıklı oturumların eş zamanlı olarak yapılmasıyla devam eden program; moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi Teknoloji Transfer Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Okyar’ın kapanış oturumuyla sona erdi. 

Çalıştay hakkında detaylı bilgi almak için tıklayınız.

Haber: Tuğçe AYÇİN
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü






Öne Çıkan Haberler

sempozyum doğuakdeniz

“Uluslararası Deniz Hukuku ve Doğu Akdeniz Sempozyumu” İkinci Gün Oturumlarıyla Tamamlandı

hukuk dekan

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlık Devir Teslim Töreni Gerçekleşti

meksika

Meksika İstanbul Konsolosu Isabel Arvide, İstanbul Üniversitesi’ni Ziyaret Etti

sirkülerekonomi

Üniversitemiz Bünyesinde Sirküler Ekonomi Birimi Açıldı

KOSGEB işbirliği

Prof. Dr. Mahmut Ak: “İstanbul Üniversitesi ile KOSGEB’in Yenilikçi Vizyonları Bire Bir Örtüşmektedir”

ziyaret

Edirne Valisi Ekrem Canalp Üniversitemizi Ziyaret Etti