Rusya İmparatorluğu’nda Osmanlı Algısı

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi’nin dijital platformlarda düzenlediği Darülfünun derslerinin on beşincisi, 16 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleşti. Moderatör olarak Edebiyat Fakültesi, Tarih bölümü Öğr. Gör. İlsur Nafikov’un gerçekleştirdiği programda Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünden Prof. Dr. İlyas Topsakal, Hacettepe Üniversitesi, Atatürk ilkeleri ve inkılap Tarihi Enstitüsü biriminden Dr. Öğr. Üyesi Özhan Kapıcı, Edebiyat Fakültesi, Tarih bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Tanrıverdi konuşmacı olarak yer aldı.

Rusya İmparatorluğu'nun başkenti Petersburg'daki Osmanlı imgeli eserleri, Rusya'nın dini siyasetinde Osmanlı etkisi, Rus tarih yazımı ve edebiyatında Türk-Osmanlı algısı, Rusya İmparatorluğu'nda Panislamizm ve Pantürkizm korkusu, Türk kültürünün Rusya üzerindeki etkileri Rusya İmparatorluğu’nda Osmanlı algısı çerçevesinde anlatıldı.

Açılış konuşmasına başlayan Prof. Dr. İlyas Topsakal, Osmanlı algısı oluşumunun temellerini ve tarihin bir bütün olduğunu açıkladı ve konuşmasına devam etti: “Bizans hem Ruslar hem de Türkler için keskin bir dönüşüm tarihidir. Bizans ile Ruslar arasında büyük bir geçişkenlik vardır. Sosyal yaşamdaki geçişkenlikte önemli bir nokta. Osmanlı ve Türkler İstanbul’a yerleşene kadar geçişkenlik devam eder. Ama sonra rekabet araya girer. Bu rekabet lojistik temelli ve halkları birbirine geçişken olduğu sebebiyledir. Bu rekabete rağmen kilise üzerinden bir literatür oluşuyor. Bu literatür İstanbul’dan ve Ortodoks dünyadan geliyor. Ortodoks dünyada Türkler de yer almaktadır. Bizim tarihimiz Ortodoks dünya ile hem hal içindedir. Birbiriyle ticaret ediyorlar ve dini kanallarda açık. Rusya’nın dezavantajı, çok Müslüman tebaası olmasıdır” dedi.

“Rus Ordusunun ve Devlet Yapısının Şekillenmesinde Hem Türklerin Hem de Osmanlı’nın Etkileri Olmuştur”

Prof. Dr. Topsakal’ın ardından Rusya’nın Osmanlı ordusuna dair nasıl bir bakış açışı olduğuna dair bilgi vermek için sözü Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Tanrıverdi aldı: “Rus ordusunun ve devlet yapısının şekillenmesinde hem Türklerin hem de Osmanlının etkileri olmuştur. Özellikle imparatorluk modeline geçtiği 1.Petro döneminden itibaren Rusya bir Avrupalaştırma modeli ortaya koydu ve bunun üzerine şekillendi. Ancak Osmanlı realitesini de bir kenara itemedi. Rusya askeri ve devlet reformlarında Osmanlı’yı da önüne almış oldu. III. Ve IV. İvan döneminde bile hem toprak yapısında hem de çeşitli reformlarında bunu görüyoruz. I. Petro döneminde Osmanlı dönemini ele alma ve bunun üzerinden reform yürütme onun dilini ve kültürlerini öğrenmekten geçiyordu. O yüzden I. Petro döneminden itibaren Türkçe okullarının açıldığını görüyoruz.
Dr. Öğr. Üyesi Tanrıverdi, Dimitri Kantemir’in Rusya’ya geçtikten sonra orada Osmanlı’yı tanıtıcı bir rol oynadığını ve Osmanlı Devleti - Rusya arasında geçen savaşların, Rusya ordusuna kendini yenileme fırsatı verdiğini açıkladı ve ekledi : “1768-74 savaşlarında sonra ve 93 Harbi’nden sonra Rusya’nın hep bir askeri reform düzenlediğini görebiliriz.1.Dünya Savaşı’nda dahi Rus yayınlarında Türk askerinin ruhuna ve cesaretine yönelik çok dikkat çekici ifadeleri vardır “ dedi.

“Osmanlı ile Yapılan Savaşlar Rus Hatırasında Önemli Yer Edinmiştir”

Dr. Öğr. Üyesi Tanrıverdi’nin ardından Dr. Öğretim Üyesi, Özhan Kapıcı Rusya’nın tarihinde Türk izlerinin aranabileceğini görseller eşliğinde açıkladı: “ Osmanlı tarih yazımındaki Moskova imgesinin karşılığı Rusya’da da var.18yy’ın sonundan itibaren Osmanlı yazarları için Rusofobya devri giriyor. 19.yyın sonundan itibaren artık Rusya karşısında ağır mağlubiyetler tarih yazımına çeşitli efsaneleri sokuyor. 18.yy’ın sonunda Rusya için Osmanlı’ya ilişkin mitler üretildi. Aynı zamanda Osmanlı bir kimlik inşasının parçası haline geldi. 2. Katherina, Voltaire ile Osmanlı Devletiyle yapılan savaşlarla ilgili mektuplaşıyor ve ona küçük bir Rus birliğinin Osmanlı’yı nasıl mağlup ettiğini, her mağlup ettiğinde bahçesine birer anıt diktiğini söylüyor “ dedi.

Dr. Öğretim Üyesi Kapıcı aynı zamanda Çeşme Zaferi’nin, Rusya’nın kimlik inşasında çok önemli olduğunu örneklerle açıklayarak konuşmasına devam etti: “Çeşme deniz savaşına ithafen II. Katherina döneminde Çeşme kilisesi yapılmıştır. Çeşme kilisesinin yanında bir de çeşme sarayı vardı. Bunlar aslında anıtsal mimari örnekleriydi. Çeşme zaferi Rusya’nın kimlik inşasında çok önemlidir. Örneklerle açıklarsam, Petersburg ’ta bir kilisenin çitlerinin Osmanlı toplarından yapıldığını görüyoruz. Bunlar, 1828-1829 savaşlarında Varna’da ele geçirilen toplardır. Bir askeri ganimetin anıtsal mimaride nasıl kullanıldığına dair enteresan örnektir. Aynı zamanda Navarin Baskınını da sembolize eden hilal ve tacın kompozisyonudur. Kırım Savaşı’nda ki Sivastopol’u temsilen 1905’te meşhur batan gemi anıtı yapılmıştır. Aynı zamanda 93 harbinde ele geçirilen toplardan da 1880’lerde bir anıt yapılmıştır. Bunlar Rusya için birer hafıza mekânları olarak değerlendirilebilir. Osmanlı ile yapılan savaşların Rus hatırasında nasıl yer edindiğini bu anıtlardan çıkarabiliriz. Çarlık döneminden soğuk savaşa kadar bu gelenek devam etti” dedi.

“Türk Vurgusu Rusya’nın Halk Şarkılarında Oldukça Fazla Vurgulanıyordu”

Dr. Öğr. Üyesi Kapıcı’nın ardından tekrardan sözü alan Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Tanrıverdi Rusya açısından Osmanlı’nın ne ifade ettiğine dair bilgi verdi: “19.yy Türk-Rus ilişkilerinde dört büyük savaşın gerçekleştiği bir yüzyıldır. Rusya açısından 1812 Napolyon ile yapılan savaşı bir kenara bırakırsak aslında büyük mücadelenin Türkiye ile olduğu bir dönemdir. Rusya “Doğu Meselesi” bağlamında bir hasta adam tanımı yapıyordu. Rusya aslında Osmanlı ile büyük bir savaş yapıp bölgeyi himaye altına almak istiyordu böylelikle Avrupa’da bir güç elde planı vardı” dedi.

Ayrıca Türk algısının topluma da bir yansıması olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Kapıcı şu şekilde devam etti: “Ruslar da halk şarkılarında bunu dile getirdiler. Bazen arşivlerde bulunmadığımız bilgileri halk şarkılarında görebiliyoruz. Türk vurgusu halk şarkılarında oldukça fazla vurgulanıyordu. Halk şarkılarının geçtiği bir kitabı örnekledi. Ruslarda Osmanlı algısı buralarda vurgulanıyor. Türk odası, Türk toprağı, Türk halısı, Türk paşası, Türk silahı, Türk kızı önemli vurgulardı. Rusya’daki sarayları gezdiğimizde şark odası olarak adlandırdığımız durumu Rusya da türkü odası olarak adlandırılıyor. Şark denilen şey Türk ile beraber anlaşıldı.

19.yy sonlarına geldiğimizde Rusya’nın Osmanlı algısına baktığımızda büyük bir savaşı öngören Rusya burada ön planda. Rusya, Avrupa’daki dengelerin bozulmasından da kaynaklı ve kendi iç düzenindeki bir takım değişikliği de fark etmiş durumda. Rusya hükümeti. Bir önlemler dizisi oluşturuluyor. Bu durum, Rusya topraklarında Türklere yönelik baskıyı ortaya çıkarılıyor. Çünkü bakıldığında Ortodokslardan sonra en fazla nüfusu Müslümanlar oluşturuyordu. Bu yüzden Türk etkisini kırmak amacıyla 1890’larda alınan bir karara göre Türkiye’den gelenler molla olabilmek için Rusça bilmelidir. Rusya, Pan-Türkist ve Pan İslamist iddialarda bulunarak Türkiye’nin böyle bir politika izlediğini söylüyor. “ diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Düzenlenen dijital platformda kalan süre en son katılımcılar tarafından sorulan soruların cevaplanmasıyla sona erdi.

Haber: Gizem Aygör
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü


Galeri

Öne Çıkan Haberler

dijital-kütüphane darülfünun-dersleri

Uzaktan Eğitimde Dijital Kütüphanelerin Yeri ve Önemi

Koronavirüs COVID-19 çocuk

Prof. Dr. Somer, Çocuklarımızı COVID-19'dan Koruma Yollarını Anlattı

koronavirüs COVID-19

Geçiş Dönemini Minimum Hasarla Atlatmak İçin Öneriler

devir-teslim dekanlık ilahiyat

İÜ İlahiyat Fakültesi’nde Dekanlık Devir Teslim Töreni Yapıldı

arapça çalıştay uzaktan-dil-eğitimi

“1. Uluslararası Arapça Çalıştayı” Gerçekleştirildi

dijitalleşme konser müzik

“Yaşadıklarımız ve Bizden Yansıyanlar, Sanatın Can Damarını Oluşturuyor..."