Peyami Safa: Usta Bir Yazar, Usta Bir Romancı

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, kuruluşunun 150. yılına özel olarak dijital platformlarda gerçekleştirdiği Darülfünûn Dersleri’nin otuz dördüncüsü düzenlendi. Peyami Safa: Usta Bir Yazar, Usta Bir Romancı başlığı altında İÜ Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Tekin Peyami Safa’nın hayatı ve romanları hakkında önemli bilgiler aktardı.

Sözlerine fakültedeki öğrencilik yıllarıyla ilgili bilgiler paylaşarak başlayan Prof. Dr. Mehmet Tekin, ciddi anlamda okur yazar olmanın; ciddi çalışmalar, deneyim ve zaman gerektirdiğini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “Yaptığım okumaların çoğu, Peyami Safa’nın kitaplarını hazırlamak yönündeydi. Doğrusu fakülteye devam ederken aynı zamanda yayınevinde düzeltmen olarak da çalışıyordum, bu benim için bir şanstı. Neden diye sorarsanız, ilk defa yoğun okumaları Peyami Safa üzerinde gerçekleştirdim, dürüstçe söylemek gerekirse biraz da zorunluluktandı, çünkü yayınevi Peyami Safa’nın eserlerini baskıya hazırlıyordu ve bende baskıdan gelen kitapların düzeltmelerini yapıyordum. Benim için büyük bir kazanç olduğunu itiraf etmeliyim. Romanlarla tanıştım ki; Peyami Safa gibi roman yazmayı ciddiye alan, roman üzerinde gerçekten düşünen bir yazarla yola çıkmam gerçekten benim için bir şanstı. Sadece romanları değil aynı zamanda düz yazılarını da örneğin; Objektif serisinin hemen hemen tamamına yakınını ben tasvir ettim” dedi. 

Bu sayede iki şey kazandığını vurgulayan Prof. Dr. Tekin, birincisi, kitap okuyarak bilgilendiği, ikincisi ise; düzeltmenlik mesleğini öğrenmiş olmasının ona kazandırdıklarıdır. Sonradan öğrendiği bir şey ise, Peyami Safa’nın da yola çıkarken düzeltmenlikle başlamış olmasıdır. Peyami Safa’ya bu nedenlerle zaman içerisinde borçlandığını ve bu borcunu ödeyebilmek için mezuniyet tezi ve doktora tezinde Peyami Safa’nın romanları üzerine çalışmalar gerçekleştirdiğinin üzerinde durdu. 

Peyami Safa’nın romanlarının okuyana güven ve moral verdiğini belirten Prof. Dr. Tekin, “Peyami Safa’nın babası İsmail Safa Bey, şair ve edebiyatçıdır. Şair- i Maderzat diye yani anadan doğma şair olarak nitelendirilen bir kişidir. Peyami Safa’nın aile seceresi, entelektüel bir özellik taşır. Bilinçli ve kültürlü bir aileye sahiptir. Peyami Safa’nın zihinsel yönü fazladır. Yoksa yaşadığı sıkıntılar dayanılacak gibi değildir. Bir buçuk yaşında ailesiyle sürgüne gönderilir ve ne acıdır ki İsmail Safa Bey, yakın zamanda veremden kurtulmuştur, yani iyileşme sürecindedir ama bu sürgün Sivas soğuğu da onun sağlığını etkilemiş, orada hastalığı yeniden nüksetmiş ve kısa sürede vefat etmiştir. Peyami Safa’nın annesi çok üzücü bir durum içerisinde, iki çocuğuyla birlikte İstanbul a dönmek zorunda kalmıştır” dedi.
Peyami Safa’nın 1940 yılında Cahit Sıtkı Tarancı’ya bir söyleşi verdiğini ifade eden Prof. Dr. Tekin, Peyami Safa’nın, “Benim şuurum, facialarla dolu bir atmosferde doğdu” cümlesini kurduğunu ve bu cümlesini ailesinden çok kişiyi ve özellikle babasını küçük yaşta kaybetmesinden kaynaklı yaşadığı acılar üzerine söylediği bir cümle olduğunu vurguladı. 

“Peyami Safa’nın Entelektüel Yönünü Simgeleyen İki Sembol Vardır” 

5-6 yaşlarındaki Peyami Safa’nın, okumayı erken söken bir çocuk olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tekin, “Peyami Safa’nın şaşırtıcı bir zekâsı var olduğu bilinir. Peyami Safa’yı simgeleyen olmazsa olmaz iki entelektüel simge vardır: Bunlardan biri, Larousse kitabıdır ve Peyami Safa onu yere göğe koyamaz. Öbürü de gözlüğüdür. Bunlar onun entelektüel yönünü ifade eder. Burada Larousse bahse değer bulunmaktadır çünkü, baba dostu aydınımız Abdullah Cevdet ona sünnet hediyesi olarak bu kitabı vermiştir. Şimdi baktığımda bunu fark ettim, Peyami Safa bizden kimseye borçlu değildir. Halit Ziya’nın çizgisinde yer alır ama Peyami Safa’nın ondan borçlandığı görülmemiştir. Ancak çok derin, ince çalışmalarla birtakım ipuçları yakalanabilir. Aslında Peyami Safa, yazarlık ve sanatçılığını doğrudan Fransız kültürüne borçludur. Bunu nasıl anlıyoruz Larousse kitabından. Neden çünkü, Peyami Safa çok meraklı bir çocuktur. Peyami Safa, Fransızcasının temelini bu Larousse kitabı üzerindeki merakı sayesinde kazanmıştır” diye söyledi. 

“Peyami Safa, Edebiyata Üslubu Getiren Yazarlardan Biridir”

Peyami Safa’nın yazarlık sürecine ve bu süreç içerisinde yaptığı işlere değinen Prof. Dr. Tekin, “Peyami Safa, 1914 yılında daha 15 yaşındayken Bir Mekteplinin Hatırâtı adında bir kitap çıkarmıştır ve soluksuz 1961 yılına kadar kitap yazmaya devam etmiştir. Zaruret içerisinde olduğundan amatör bir yazarlıkla geçimini sağlayamayacağından üç farklı memuriyette başvurur. 1917 yılında Rehber-i İhtiyat Mektebinde Türkçe öğretmenliği yapar. Ele avuca sığmaz biri olduğu için üç yıl içinde iki memuriyet değiştirir ve ardından Posta ve Telgraf Nezaretine girer. Oradan da ayrıldıktan sonra 1918 yılında 19 yaşındayken Duyun-u Umumiye de memurluk yapar. 1919 da Peyami Safa, abisi İlhami Safa’nın çıkardığı Yirminci Asır adlı dergide çalışmaya başlar. Orada Asrın Hikayeleri başlığı altında hikayeler karalar ve bu hikayeler rağbet görmeye başlar, yani kalemi işlek bir vaziyet haline gelir. Bu eserleri o dönemin edebiyatçıları olan Ömer Seyfettin ve Yahya Kemal Beyatlı tarafından övülür. Peyami Safa’ya edebiyatımıza üslubu getirdiğini söylerler. Üslup sahipli kalemi olan sanatçılar arasında Peyami Safa ön sırada yer alır. Üslup bir birleşimdir. Bilginin, kültürün, dilin, yazma melekesinin, sanata bakışın, estetik algıların içerisinde olduğu bir bütünü kapsar” dedi. 
Peyami Safa’nın ilginç bir yazarlık çizgisi izlediğini belirten Prof. Dr. Tekin, Peyami Safa’nın, yazdığı romanlarını iki farklı şekilde yayımladığını, bunun nedeninin de geçim sıkıntısı çekmesinden kaynaklı yaptığını söylüyor ve bu amaçla yazdığı romanlarında takma ad kullandığını bunun da Server Bedi olduğunu belirtiyor. Asıl güçlü bildiği romanlarında da Peyami Safa adını kullandığının görüldüğünü vurguluyor. Server Bedi üzerine yapılan kısmi çalışmalar mevcut ama eserlerin tamamına ulaşılamadığı için detaylı bir çalışma yapılamamakta, Server Bedi adında yazılan eserlerin yeniden yayınlanacak olması, daha nitelikli, güçlü, tatmin ve ikna edici çalışmaların olmasını sağlayacağı sözlerine ekliyor. 


“Peyami Safa, Edebiyatımızda Psikolojik Roman Türünün En Usta Kalemidir”

Peyami Safa’nın, kendisini asıl romanlarıyla gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Tekin, “Gazetecilik yapmak zorunda kalmasına neden olan maişet mevzusunu çözmesiyle romancı yönü güçlenmiştir. Peyami Safa’nın romancı çizgisi, basamak basamak gelişmiştir. İlk altı romanına baktığımızda, Şimşek romanında bir dönemeç fark edilir. Peyami Safa’nın diğer romanları Sözde Kızlar’ı, Mahşer’i, Canan’ı geride bırakan Şimşek romanında ilk defa farklı noktaları yoklar. Peyami Safa bizde psikolojik roman türünün en usta kalemidir. İşte Şimşek romanı ile bu türü ilk kez kullanır. Şimşek romanından sonra Peyami Safa’nın ilk nitelikli romanı ile karşılaşılır. Daha öncekilere fark atar, o da Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’dur. Türk edebiyatında tektir ve özgündür. Peyami Safa ben anlatım formatıyla ikinci bir roman kaleme almaz. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, ben anlatımlı bakış açısıyla kaleme almış romanıdır. Ben anlatımlı roman, yazmak kolay değildir. Bu tür romanlar sadece bizde değil bütün dünyada sınırlıdır. Siz sen anlatımlı romanların sayısı daha da sınırlıdır. O anlatım merkez tür ise; yani ilahi, tanrısal anlatım diye nitelendirdiğimiz romanlar en fazla kaleme alınmış romanlardır” diye söyledi.

Peyami Safa'nın, önemli kitaplarından biri olan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nun konusunun gerçek olduğunu belirten Prof. Dr. Tekin, Peyami Safa’nın, ortaokulda çok haylaz ve inatçı bir çocukluk geçirdiğini ve okulda kendisinden çok kuvvetli, iri yarı bir çocukla boks maçı yaptığını haliyle ona sürekli yenildiğini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “Peyami Safa, altta kalmayı, yenilmeyi sevmeyen biridir, mutlaka galip gelmek ister. Bir gün, bir şekilde Arnavut Recep e bilemediği bir yerinden yumruğu indirir ve galip gelir. Yıllar sonra Peyami Safa, bir açıklamada bulunur: ‘Arnavut Recep i yendim ama benimki bir Pirus zaferidir. Yenmenin bedeli bazı zaferlerde ağır olur. Arnavut Recep ile yaptığım dövüşlerin ceremesi olarak kolumda mahzar iltihabı oluştu ve 8 yaşından 15 yaşına kadar hastaneye gidip geldim. Bu 7 yılın hikayesi olarak Dokuzuncu Hariciye Koğuşu doğdu’ diyor.

Peyami Safa’nın bu romanında bir nokta dışında her şeyin gerçek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tekin, romandaki çocuğun ayağından rahatsız olduğunu ama aslında yukarıda da anlattığı üzerine Peyami Safa, kolundan rahatsızlanmıştır ve romanda sadece bu değişikliği yaptığını, gerisinin gerçek olduğunu belirtiyor. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nun, ufak tefek detayları dışında evrensel bir roman olduğunu düşünen Prof. Dr. Tekin bunu da kitabın hastalığın romanı olduğu için söylediğini vurguluyor. Aynı zamanda Peyami Safa’nın bu kitabının, şiire en yakın romanı olduğunun da altını çiziyor. Öbür romanlarında da yani Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Yalnızız, Bir Tereddüdün romanında bu şiirselliğin kısmen bulunduğunu ama Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nda baştan sona kadar esintisinin hissedildiğini de belirtiyor. 
Peyami Safa, romanlarından biri olan Sözde Kızlar’da bir hata yapmış olduğunu ve bu hatasını sonradan öğrendiğini ifade eden Prof. Dr. Tekin, “Peyami Safa, aslında kitabı yazdığı dönemde çok bilgili olmadığı bir konuyla ilgili hata yapmış ve bunun yıllar sonra farkına varmıştır. Yani sanattaki hatalar kalıcı olmaktadır, onlar değiştirilemezlerdir. Bir Teredddüdün Romanı’nın konusu boheme bulaşmış entelektüellerimizin romanıdır. Bu roman sonrasında Matmazel Noraliya’nın Koltuğu romanıyla çıtayı daha da yükseltir. Biz İnsanlar romanında düzey biraz düşer ama yeniden yükselişe Yalnızız romanıyla çıkar. Peyami Safa eserlerinin sayısını söylerken çelişkili rakamlar verir, bir konuşmasında 200 derken, bir diğer konuşmasında 300 der. Peyami Safa’nın kaleme aldığı kitaplarda maalesef bugün şu kadar eseri var diyebileceğimiz sağlıklı bir veriye ya da bilgiye sahip değiliz” dedi. 

Kendisini dinleyen katılımcıların sorularını cevaplandırmasının ardından, sözlerini bu toplantıyı düzenleyen dekanlığımıza, programa katılan herkese içten teşekkürlerini iletmesinin ardından sonlandırdı. 

Haber: Sedef Başak İKİEL
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü


Öne Çıkan Haberler

bulgaristan osmanlı

Bulgaristan'daki Osmanlı Mirasının Günümüzdeki Durumu

demokrasi hukuk

“Demokratik Hukuk Devletini Yeniden Düşünmek” Sempozyumu

pandemi toplum

“En Büyük Arzumuz Pandemiyi En Kısa Zamanda, En Az Hasarla Atlatabilmek”

THY test-bataryası

Test Bataryası Geliştirme Çalıştayı İstanbul Üniversitesi’nde Gerçekleştirildi

IGU coğrafya

Prof. Dr. Barbaros Gönençgil, Uluslararası Coğrafya Birliği (IGU) Başkan Yardımcılığı'na Yeniden Seçildi

Merhum Hocamız İrfan Çiftçi Son Yolculuğuna Uğurlandı