İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünün Tam Gün Yasası İle İlgili Görüşü

T.C. Sağlık Bakanlığı
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne


Bakanlığınızın 24.10.2013 tarih ve 54567092/35450 sayılı yazısına istinaden üniversitemizin yetkili kurullarında tartışıldıktan sonra belirlenen görüşlerimiz aşağıda belirtilmiştir:




  1. Üniversitelerde öğretim üyeleri, radyasyonla çalışanların yasal hakları da göz önüne alınarak, tam gün (40 saat/hafta, radyasyon görevlisi 34 saat/hafta) devamlı statüde görev yapar. Mesai saatleri sağlık kurumlarının hizmet ve nöbet ihtiyaçları dikkate alınarak rektör tarafından belirlenir. 


Gerekçe ve Anayasa Mahkemesi Görüşü: Kurumun eğitim, araştırma ve hizmet faaliyetlerinin daha verimli olması için “tam gün çalışma” esas olmalıdır. Anayasa mahkemesinin 1 Ocak 2013 tarih ve 28515 sayılı gerekçeli kararında da tam gün çalışma konusuna bir itirazı olmamıştır. 

  1. Öğretim üyeleri mesai saatleri dışında yaptıkları sağlık hizmetleri karşılığında, hekim seçme özgürlüğü çerçevesinde hastaların kendi talepleri üzerine ilave ücret alabilir. Söz konusu ilave ücretler Üniversitelerin Döner Sermaye İşletmeleri’nin ayrı bir hesabında toplanır.  Sağlık hizmetleri karşılığında alınan ücretlerin miktarını, alınan ücretin kurum ve ilgili öğretim üyelerine dağıtım yüzdelerini ve öğretim üyeleri tarafından her ay alınabilecek ek ödemenin üst sınırlarını rektörün teklifi ile üniversite yönetim kurulları belirler. Rektör veya yetkili kılacağı kişi veya kurullar öğretim üyesinin mesai dışında yapacağı sağlık hizmetlerinin, mesai içerisinde gerçekleştirdiği sağlık hizmetleri ile dengeli seviyede olmasını sağlar. 


Gerekçe: Öğretim üyeleri sabit maaşlarını diğer kamu görevlilerinden bağımsız olarak arttırmanın zorluğu aşikardır. Diğer yandan SGK son 6 yıl içerisinde sağlık hizmetlerine ilişkin fiyatlarda, sağlıktaki % 80-100 maliyet artışına rağmen, hiçbir artış yapmamış, hatta bazı kalemlerde önemli indirimlere gitmiştir. SGK’nın mali dar boğazı göz önüne alındığında en az % 100’lük bir zam yapılması ihtimal dahilinde görünmemektedir. Bu fiyat uygulamaları nedeniyle üniversitelerin içine düştüğü mali sıkıntılar ilgililer tarafından çok iyi bilinmektedir. Bu durumda, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ya da SGK’ye ek bütçe  yükü getirmeden sağlanacak tek çözüm, ilaçlarda da olduğu gibi, hastadan ek ücret alınmasıdır. Hastanın hekim seçme özgürlüğünü de sağlayan ve “Öğretim Üyesi Katkı Payı” olarak bilinen bu ek gelirin önemli bir kısmı kurumlara kalacağı için hem kurumun mali yapısı güçlenecek, hem de öğretim üyeleri yanısıra tüm personelin geliri makul seviyelere yaklaşacaktır. Diğer yandan öğretim üyeleri tarafından sağlanan ek gelirlerden ek vergi alma imkanı da doğacaktır.

Öğretim üyeleri tarafından mesai saatleri içerisinde verilen sağlık hizmetlerinin üniversite yönetimleri tarafından belirlenecek sınırları aşma zorunluluğunun bulunması, mesai dışında ağırlıklı çalışma ortamı doğması gibi bir sakıncayı  ortadan kaldırmış olacaktır.

 Öğretim üyelerinin asli görevlerinden olan eğitim ve araştırma faaliyetleri de göz önüne alındığında,bir öğretim üyesinin mesai saatleri içerisindeki zorunlu faaliyetlerinin toplamı, herhangi bir kamu kurumunda çalışan kamu görevlilerinin çalışma performanslarının üzerinde olacaktır.

  1. Profesörler ve unvan aldıktan sonra beş yılı tamamlamış olan doçentler, kendi kurumlarındaki yıllık mesai içi-tam gün eğitim-araştırma ve sağlık hizmeti performanslarının değerlendirilmesi sonucunda verilebilecek rektör iznine tabii olarak mesai sonrasında; muayehane, özel sağlık kurumları veya Vakıf Üniversiteleri’nde çalışabilirler. Öğretim üyelerinin mesai içi-tam gün performansları her yıl rektör tarafından yeniden değerlendirilir ve yönetmelikle belirlenecek esaslar çerçevesinde yeniden uzatılabilir.


Gerekçe: Anayasa mahkemesinin 1 Ocak 2013 tarih ve 28515 sayılı gerekçeli kararında mesai sonrası çalışma sınırlamasının “Anayasanın 130 uncu maddesi ile bağdaşmadığı açıktır” denilmektedir. Ayrıca söz konusu yasanın değişik bölümlerinin Anayasanın 17 nci, 27 inci,39 uncu,  40 ıncı, 56 ıncı ve 91 inci maddelere aykırı olduğu belirtilmektedir. İlgili anayasa maddeleri değişmeden yürürlüğe girecek bir yasanın yeniden iptali kaçınılmaz olacaktır. Bu da yıllardır üniversitelerde süren belirsizliğin devamına yol açacak, üniversite yönetimlerinin geleceğe yönelik planlar yapmasını iyice güçleştirecektir.

Mesai sonrası çalışma imkanının % 5-10 gibi sınırlı sayıda öğretim üyesine sözleşmeli olarak tanınması, hem bu öğretim üyelerinin seçiminde önemli sorunlar doğuracak, hem de seçim ne kadar titizlikle yapılırsa yapılsın adalet ve eşitlik hissini zedeleyecektir. Ayrıca belli sayıda öğretim üyesine ayrıcalık tanındığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilebilecektir.

Niyet ne olursa olsun, planlanan metod başlangıçta ideal görülse de, özellikle hekimlik mesleğinin icrasına yönelik sınırlamaların, 3 yılın sonunda; sağlık hizmeti performasında beklenen iyileştirmeyi sağlayamadığı, haklı eleştirilere neden olan sakıncalı durumları ortadan kaldıramadığı, aksine sadece bir hekim olmayan öğretim üyelerinin, kendini değersiz hissetmesi ve motivasyonlarının azalması nedeniyle eğitim ve araştırma faaliyetlerinin de -beklenenin aksine- olumsuz etkilendiği açıkça görülmüştür. Bu anlamda başarılı olamamış bir metodun yeniden uygulanmasının bir anlamı bulunmamaktadır.

Diğer yandan taslakta önerildiği gibi ileri sınırlamalarla çıkacak bir yasada, istisnai olarak “insani veya sosyal amaçlı gönüllü çalışmalar”ın yolunun açılması da bir ayrıcalık yaratabilmesi potansiyeli taşıyacağı gerekçesiyle tam gün yasasını ihlal eden bir husus olarak yorumlanabilecektir.

Üniversitemizin ilgili kurulları tarafından yapılan öneriler, “tam gün çalışma” prensibine de aykırı bir durum yaratmayacaktır.

Diğer yandan Vakıf Üniversiteleri’ne eğitim desteği verilirken, sağlık hizmeti veya danışmanlık hizmeti verilmesinin sınırlanması mantıklı görünmemektedir. 

  1. Öğretim üyeleri ve diğer sağlık çalışanlarına, kurumların gelir ve gider dengeleri göz önüne alınarak, belli bir oranda sabit ek ödeme yapılmalı, performansın etkisi % 30 gibi sınırlı bir düzeyde kalmalıdır. 


Gerekçe: Üç yıldır performansa göre ek ödeme yapılmaktadır. Bu uygulamanın yarattığı en önemli sonuç çalışma barışının bozulması olmuştur. Herkes kendi gelirinden çok yakınındakinin geliri ile meşgul hale gelmiştir. Ayrıca ek ödemelerin her ay değişken olması ailelerin bütçe planlanmasını belirgin olarak güçleştirmektedir. Bu nedenle ek ödemelerin bir bölümünün (% 70) sabit olması, göreceli olarak daha küçük bir kısmının (% 30) değişken olması ya da tümüyle performansa dayalı ödeme sisteminin kalkması yerinde olacaktır. 

  1. Mesai dışında diğer kurumlarda çalışan öğretim üyeleri Üniversiteler tarafından belirlenecek yönetmeliklerde belirtilen esaslar dahilinde yöneticilik görevinden bulunabilir. Kurum dışı mesleki  faaliyet gösteren yöneticiler “yönetici payı” alamaz.


Gerekçe: Diğer öğretim üyelerinin yararlandığı bir haktan yöneticilerin yararlanamaması adalet ve eşitlik ilkesine aykırı olacaktır. Aksi halde günümüzün ağır mali koşullarında her anlamda ek sorumluluk ve yükümlülükler getiren bu görevlere talip eden öğretim üyesi sayısı azalacaktır.

Tam gün yasasını sadece Tıp ve Diş Hekimliği Fakülte’lerine sınırlı tutmak da Adalet ve Eşitlik duygusunu incitici olacak ve yasasın bu hassasiyete uyulmadan oluşturulması durumunda Anayasa Mahkemesi tarafından iptal ihtimali çok yüksek olacaktır.

Sonuç olarak, denenmiş ve sağlıkta yeni sorunlara yol açtığı, hekimin, sağlık çalışanlarının ve öğretim üyelerinin huzuru ve çalışma hevesini tamamen ortadan kaldırdığı belirlenmiş bir metodu yeniden yasalaştırmanın topluma hiçbir şey kazandırmayacağı göz önüne alınmalı, büyük ve onurlu bir devlete yakışır biçimde, öğretim üyelerimizin uzun yıllar ve mesai saati tanımaksızın yaptığı geçmiş hizmetleri de unutulmadan, ülkemiz gerçeklerine uygun bir yasa çıkarılmalı ve sağlıkta pek çok açıdan kazanılan devasa boyuttaki olumlu gelişmelerin ivmesinin artması için hekim ve sağlık çalışanlarının gönüllü desteğinin artması sağlanmalıdır.  Ayrıca mesai dışında kurum içinde ve dışında gönüllülük esasına göre sağlanacak ek çalışma imkanı en az 20.000 hekim açığı bulunduğu bilinen ülkemize de çok önemli bir ek katkı sağlayacaktır.

Yeni yasa çıkarken, yaşanmış tecrübeler, hukuki ve anayasal zorunluluklar, adalet ve eşitlik duygusu, ülkemizin imkanları, gelenekleri, alışkanlıkları ve  insanının yapısı da göz önüne bulundurulmalıdır. Genç öğretim üyelerinin kaybına ve hekimliğin makbul bir meslekten olmaktan çıktığı düşüncesiyle parlak genç beyinlerin bu mesleği tercih etmemesine yol açacak gelişmelerden kaçınmalıyız.

Arz ederim.

Prof. Dr. Yunus SÖYLET
Rektör
İstanbul Üniversitesi

Tam_Gün_Önerisi PDF


Öne Çıkan Haberler

I. Ulusal Sosyal Yönleriyle Hepatit Sempozyumu

XVIII. Türkiye'de İnternet Konferansı 2013 Canlı Yayın

İÜ Mühendislik Fakültesi Eski Dekanlarından ve Eski Rektör Yardımcılarımızdan Prof. Dr. Ergür Tütüncüoğlu vefat etmiştir

Plantasyon Ormancılığı ve Geleceği Paneli İÜ Orman Fakültesi’nde Düzenlendi

Nobel Ödüllü Prof. Carlo Rubbia İstanbul Üniversitesi’nde

İÜ'de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Çelenk Töreni İle Başladı