Doğaya Meydan Okuyan Bir Çobanın Hikâyesi: Tren Ali
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Arş. Gör. Yunus Emre Ökmen yeni bir belgesel filme imza attı. Modern dönemde bilimsel yolla elde edilemeyen bilgilerin bir çobanın hikâyesi üzerinden deneyimlendiği ve izleyiciye sunulduğu “Tren Ali: Bir Çoban Hikâyesi” adlı belgesel, toplumsal belleğe ve sözlü kültüre önemli katkılar sağlıyor.
Sanayileşme ve modernleşmeyle birlikte ortaya çıkan kent hayatı, geleneksel üretim ve tüketim biçimleri üzerinde önemli dönüşümler gerçekleştirdi. Varlığını yeni üretim biçimlerine ve doğanın zorlu koşullarına direnerek devam ettiren çobanlık mesleği ise bir meslek dalı olmasının yanı sıra geleneksel değerlere dair pek çok ipucunu ortaya koyuyor. İşte bütün bu kültürel hafızayı sinema sanatının incelikleriyle gözler önüne seren “Tren Ali”, bizlere bir çobanın hikâyesinden çok daha fazlasını anlatıyor.
Geleneksel ve Modern Arasında Bir Kıyas
Yönetmenliğini yaptığı Tren Ali belgeselinin fikir aşaması hakkında açıklamalarda bulunan Arş. Gör. Yunus Emre Ökmen, bu belgeseli kişisel deneyimlerinden yola çıkarak çekmeye karar verdiğini belirtti. İstanbul’da yaşıyorken bir dönem Isparta’ya geçtiğini ve metropolden küçük şehre geçince iki şehir arasındaki farkları gözlemleme ve kıyaslama fırsatı bulduğunu kaydeden Arş. Gör. Ökmen, geleneksel olgular üzerinde modernleşmeyle birlikte ortaya çıkan dönüşümlerin, bilimsel çalışmalarını gerçekleştirirken de odaklandığı bir konu olduğunu söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Geleneksel dönemdeki üretim ve tüketim biçimleri ile modern dönemdeki üretim ve tüketim biçimleri arasında ciddi farklar gözlemliyordum. Radyo Televizyon ve Sinema bölümüne mensup bir akademisyen olarak bütün bunları çalışma konularım üzerinden görsel ve işitsel olarak nasıl dışa vurabileceğimi düşündüğümde, hep doğaya, ekmeğini doğadan kazanan insanlara ulaşıyordum. Bütün bu tanımlamalar beni modern dönemin kentlerine bulaşmamış çobanlık mesleğini anlatmaya götürdü.”
“Tren” Lakabının Hikâyesi…
Isparta’nın temiz havası, yeşil alanları, düşük düzeydeki sanayileşme özelliği ve çobanlık mesleğinin hala aktif bir şekilde devam ettiği bir alan olmasından dolayı bu konu için oldukça elverişli bir yer olduğunu belirten Arş. Gör. Ökmen, sosyal bilimlerde araştırmacının rolünün, kimliğinin ve gözlemlerinin çok önemli olduğunu vurguladı. Isparta’daki bireysel ilişkileri sonucu Tarım İl Müdürlüğü’nden tanıdığı kişilerin ve çobanların bu belgeselin ortaya çıkmasını sağladığını aktaran Arş. Gör. Ökmen, belgeselin isminde bulunan Tren Ali’nin de bu çobanlardan birisi olduğunu söyleyerek şu şekilde konuştu: “Isparta’nın en önemli çobanlarından biri olan ve belgeselimizde ana karakter olarak yer alan çoban Ali, yaşadığı bölgede ‘Tren’ lakabıyla tanınıyor. Bu lakap aslında Ali Abi’nin babası Abdullah Amca’dan geliyor. Abdullah Amca’nın bir gün askerden kaçması ve memleketi Isparta’ya geldiğinde trenden erken inmek için atlaması sonucu kendisini görenler oluyor. O günden sonra bütün köyde trenden atlayan Abdullah olarak anılırken, bu isimlendirme zamanla Tren Abdullah’a dönüşüyor. Ve daha sonra aile, Hacılar Köyü’nde ‘trenler’ olarak anılıyor. Belgeselimizin karakteri çoban Ali Abi’nin lakabı da buradan geliyor.”
“Şehir Merkezinde Kalmaya Dayanamıyorum”
Bir çoban ne yapar? Nasıl yaşar? Yaz, kış ve bahar aylarında konargöçer yaşam tarzına nasıl uyum sağlar? Belgeselde bütün bu soruların cevabını bulmak mümkün. Kent yaşamının konfor içeren birçok özelliğine rağmen yıpratıcı yanını ve sağlıklı bir yaşam sürmenin önündeki engelleriyle insanları şikâyet etmeye götüren taraflarını vurgulayan Arş. Gör. Ökmen, bir çobanın hayatında ise bunların hiçbirinin görülmediğinin, çobanların; elektriğin, suyun, yolun olmadığı çok zorlu şartlarda yaşamalarına karşın, doğaya kentlerde yaşayan insanlara göre çok daha iyi şekilde adapte olduğunun altını çizdi. 2 bin 500 metre rakıma varan yükseklikte hayvanlarla baş etmek durumunda olan çobanların doğaya meydan okuyarak hayatlarını sürdürdüğüne dikkat çeken Arş. Gör. Ökmen sözlerini şöyle sürdürdü: “Ali Abi’ye de bunu sorduk. Şehre inip inmediğini, indiğinde ne yaptığını merak ettik. Aldığımız cevap ise ‘Şehre inince duramıyorum, Isparta şehir merkezinde kalmaya dayanamıyorum’ oldu. Bize çobanlıkla uğraşmayan; memur olan, farklı iş kollarında çalışan ve şehirde yaşayan çocuklarının olduğunu söyledi. Çocuklarının şehirde yaşayabildiğini ama kendisinin yaşayamadığını anlattı. Belgeselimizde bunu vurgulamak, geleneksel ve modern arasındaki farkı ortaya koymak istedik. Modern dönemin ve kentlerin birçok değeri yok ettiğini anlatmaya çalıştık. Modernleşmeye direnen çobanlık mesleğinin önemini ve artık bitmeye başladığını gözler önüne sermeyi amaçladık.”
Zorlu Çekim Süreci
Belgeselin senaryo aşamasının 2019’un Ocak-Şubat aylarında başladığını, çekim sürecinin ise Haziran-Temmuz aylarında gerçekleştiğini ifade eden Arş. Gör. Ökmen, “Senaryo aşamasında izin alma sürecini de yürüttük. Isparta Valiliği, Isparta Belediyesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Tarım İl Müdürlüğü ve Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliği Kooperatif Derneği ile görüşmelerimizi senkronize bir şekilde gerçekleştirdik. Isparta’da bulunduğumuz için çekimlerimizde Süleyman Demirel Üniversitesi’nin ekipmanlarından yararlandık. Radyo Televizyon ve Sinema bölümü öğrencileri bize gönüllü olarak destek verdi. Öğrencilerin kuramsal eğitimin dışına çıkarak sahada bu şekilde pratik yapmalarının, onlara da çok şey kattığını düşünüyorum. Başta karakterimiz Ali Abi olmak üzere bölge halkı çok misafirperver davrandı. Belgeselimizde emeği ve katkısı olan bütün kişi ve kurumlara teşekkürlerimizi iletiyoruz. İki şehir ve farklı kurumlar arasında yardımlaşma sağlayarak bağ kurabildiğim için de ayrıca mutluyum” dedi. Davraz Kayak Merkezi’nin 2 bin 500 metre yukarısında, zorlu şartlarda çekim yaptıklarını belirten Arş. Gör. Ökmen, Temmuz sonunda çekimlerin bittiğini ve sonrasındaki 2-3 aylık kurgu sürecinin ardından Ekim ayında belgeselin son halini aldığını sözlerine ekledi.
“Bir Akademisyen Olarak Yönetmenlik Deneyimini Yaşamalıydım”
İfadelerine Tren Ali’nin festival süreci hakkında değerlendirmelerde bulunarak devam eden Arş. Gör. Ökmen, filmi yarışmalara göndermeye başladıklarını; Kar Film Festivali’ne ve TRT Belgesel Ödülleri yarışmasına gönderdiklerini dile getirdi. “Filmimizi kamu kuruluşlarının ya da benzer kurumların festivallerine göndermeye devam edeceğiz ama her festivale de katılmayacağız. Çünkü tek derdimiz festival değil. Çok büyük prodüksiyonlu yapımların olduğu platformlarda bizim meramımızın tam olarak anlaşılmayacağını düşünüyorum” şeklinde konuşan Arş. Gör. Ökmen, Radyo Televizyon ve Sinema bölümündeki bir akademisyen olarak; bir filmin, bir belgeselin nasıl çekildiğini, yönetmenliğini yapmadan anlatmaması gerektiğini düşündüğünü vurgulayarak, böyle bir sorumluluğu bu sebeple üstlendiğini kaydetti.
Çekimlerde Son Teknoloji Ekipmanlar Kullanıldı
Tren Ali’nin bir diğer özelliği de çekimlerin dijital çağa uygun son teknoloji ekipmanlarla gerçekleştirilmiş olması. Belgeselde yeni anlatım dillerini ve yeni çekim denemelerini uyguladıklarını belirten Arş. Gör. Ökmen, belgeselin görüntü yönetmenliğini Harun Arslan ve Armağan Abanuz’un, kurgusunu ise Harun Arslan’ın yaptığını; ayrıca ses, kamera ve ışık ekibi ile görev dağılımına dayalı önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini aktararak şunları söyledi: “Prodüksiyon anlamında da güzel bir iş çıkardığımızı düşünüyorum. Günümüzde yeni çekim teknikleri geliştiriliyor. Görüntüler artık hareketli, hızlı, etkileyici sonuçlar veren drone ve gimbal gibi ekipmanlarla üretiliyor. Biz de bunların gerisinde kalmaktan kaçındık. Eski ya da full frame olmayan kameralar kullanmak istemedik. Dijitalleşmeyi, modernleşmeyi yakalamış ekipmanları tercih ettik. Belgeselimizde de görüleceği üzere; 4K görüntü kaydı yapan kameralarımız, drone görüntülerimiz, son teknoloji ekipmanlarla çekilmiş aktüel görüntülerimiz bulunuyor. Bu anlamda da güzel ve kaliteli bir içeriğe sahibiz.”
“Kent Hayatında Elde Edemeyeceğimiz Deneyimler Kazandık”
Tren Ali belgeselini çekerken çok önemli bilgiler öğrendiklerini ve doğayla baş başa kalmanın getirdiği gözlemlerden büyük deneyimler elde ettiklerini vurgulayan Arş. Gör. Ökmen, doğruluğu kabul edilmiş bilimsel bilgilerin yanı sıra, bu yolla öğrenilemeyen bilgilerin de oldukça önemli olduğuna dikkat çekerek ifadelerini şu şekilde tamamladı: “Bu aralar çok sık tartışılan ‘Örüntü Algısı’ kavramının bir örneğini çobanımız Ali Abi'de gördük. Elektrik, su, internet ve yol gibi çok temel şeylerin bile yokluğunda doğayla baş başa kalındığında mantıksal akıl yürütmelerin ve doğanın dilini gözlemlerle çözebilmenin ne kadar önemli olduğunu anladık. Belgeselimizi çekerken çadır hayatını da gözlemleme fırsatı bulduk. Çobanların giyim kuşamlarından yeme alışkanlıklarına, konuştukları dilden kullandıkları kelimelere, sosyal hayatlarından özel hayatlarına kadar birçok bilgiyi yerinde öğrenme şansı yakaladık. Çok zorlu şartlarda çalışan çobanların ve çobanlık mesleğinin yok olmaması için işlerini kolaylaştırmamız gerektiğini gördük. Örneğin Anadolu’da çobana kız vermezlermiş. Evlenmeleri dahi büyük problemmiş. ‘Çoban adam bu, yerinde durmaz, nereye gideceği belli olmaz, kızımı ona vermem’ derlermiş. Hayvanların özelliklerini gözlemledik; aynı anda doğaya yayılan yüzlerce hayvanın, hava karardığında nasıl da kendi ahırına döndüğünü izledik. Çobanlar ve ormancılar arasında yaşanan sorunlara şahit olduk, bu sorunlara biz çözüm bulunması gerektiğinin farkına vardık. Karakterimiz Ali Abi’nin eşini tanıdık; bağımsız, güçlü, eşine her türlü desteği vererek birçok zorluğun üstesinden gelebilen bir kadın figürünü gördük. Gökyüzüne bakarak hava tahmininde bulunabilmeyi öğrendik. Bunlar kent hayatında asla elde edemeyeceğimiz deneyimlerdi. Bundan dolayı çok mutluyuz. Toplumsal belleğe ve Isparta’nın sözlü tarihine katkı sunmayı amaçladığımız belgeselimizde anlattıklarımız, belki de bundan 40-50 yıl sonra çok daha büyük önem kazanacak. Umuyoruz ki; bu belgeselimiz çağa ayak uydururken geleneksel değerlerimizi de korumamız gerektiğine dikkat çeker.”
Haber: Tuğçe AYÇİN
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü
Öne Çıkan Haberler
Pandemi Servisimiz İçin Üretilen Robot Sağlık Çalışanlarımızı Koruyacak
Örgün Öğretimin Uzaktan Eğitim Yöntemiyle Sunulmasına İlişkin Hazırlıklar Devam Ediyor…
OMAR'dan Çanakkale Zaferi İçin İki Farklı Çanakkale Türküsü Kaydı
Üniversitemizden Koronavirüse Karşı Önemli Tedbirler
Türk Kahvesi, Güney Kore’de İlgi Odağı Oldu
“Misak-I Milli, Milletin Vicdanından Doğan Barışın Göstergesidir”